Mayıs başıydı. Kuşluk vakti kasabaya ulaşması gereken tren gara girdiğinde neredeyse öğle olmuştu. İstasyona on dakika kadar yürüme mesafesindeki evimize vardığımda annemi temizlik yaparken buldum. Eşyaları salona yığmış, elinde bezi, yanında kovası yerleri siliyordu. Beni görünce çok şaşırmıştı. Habersiz gelmiştim. İşini bırakıp sevinçle sarıldı. Elini öperken “hayırdır anne, bu ne böyle, tüm evi toplamışsın? Nereden çıktı bu temizlik?” dedim. Mavi gözlerinden sevinç okunuyordu. Yanaklarımdan öperken, “yarın Hıdırellez ya, oğlum” dedi.
Kasabaya taşındığımızda ilk oturduğumuz ev geliverdi aklıma o an. İki odası, ortada geniş girişi olan evi badana yapan annem günlerce temizlik yapmış, bizi de evden uzak tutmuştu. Söylediğine göre Hıdırellez geliyormuş. Gelince de mutlaka temiz olan evlere uğrar, hane halkının dileklerini yerine getirirmiş. Ev isteyene ev, araba isteyene araba verir, boşalan çuvalları yiyecekle doldurur, yağ, şeker, un ve ekmek getirirmiş. Evde kalan kızlara koca getirdiği bile olurmuş.
Annemden öğrendiğim üzere, o gece evin duvarına yarım daire şeklinde dizdiğim taşlarla kendime bir ev yapmıştım. Evin içinde sırtımı duvara dayayıp, Ayşe ebemden güçlükle öğrendiğim duayı okumuş, Hıdır emmiye dileklerimi iletmiştim. Sınıfın en çalışkan öğrencisi olmayı istemiştim. O da sağ olsun dileğimi yerine getirmişti.
Sonraki yıl fazla yormadım Hıdır emmimi, aynı dileğimi yineledim. Aynı duvara yaslanıp bisiklet istediğimde ise, geç de olsa dileğim gerçekleşmişti ama o yıl sınıfta kalmıştım. Bunun üzerine, ileriki yıllarda bazı kızların adını söylemekten hep vazgeçtiğimi ama ikinci dileğim olarak iletmeyi de ihmal etmediğimi hatırlıyorum.
Her mayıs başında ve bayramlarda bir başka olurdu annem. Üzerine tatlı bir heyecan gelir, gözlerinin içi parlardı. Günlük temizlik işleri yetmiyormuş gibi, bu günlerin arifesinde evin altını üstüne getirirdi. Salondaki koltuğa otururken babamı sordum, temizlik başlayınca çarşıya kaçtığını öğrendim. Kardeşlerim Ankara’daydılar. Teyzemi, ninemi, amcamları sordum. Hepsi de iyilermiş, bir yaramazlık yokmuş. Çay koymak üzere mutfağa geçen annemin arkasından bende gittim. Komşularda iyilermiş, kiracımız Ali öğretmen de. “Anne, Hanife abla nasıl, evlenmedi mi daha?” dedim.
Ali öğretmenin kiracı olduğu geçen yılın başlarını anımsadım. Onun dul olduğunu bilen komşumuz Adile teyzenin evde kalmış kızı Hanife abla evimize pek sık gelir olmuştu. Bazen yalnız, bazen annesiyle gelirdi. Benim de evde olduğum bir gün Adile teyze, babamdan Ali öğretmenin ağzını bir yoklamasını istemişti. Hafifçe başını öne eğen Hanife ablanın mutluluğu yüzünden okunuyordu. Hıdırellez gecesi bahçedeki gül ağacının dibine Ali yazılı kağıdı gömdüğünü annemden öğrenmiştim. Ali öğretmenin bekar kalma düşüncesini ise babamdan.
“Hanife ablan evlendi ya oğlum, duymadın mı?” dedi, annem. Sevinç ve şaşkınlık içinde “Kiminle?” diye sordum. “Afyonlu birine gelin gitti” dedi. Heyecanla adını sordum. “İbrahim” dedi, annem. “Mesleği lağımcılıkmış”.
Afyonlu Lağımcı İbrahim’i duyunca, akşama Nuray yazılı kağıdı gül ağacının dibine koymaktan vazgeçtim.
Kasabaya taşındığımızda ilk oturduğumuz ev geliverdi aklıma o an. İki odası, ortada geniş girişi olan evi badana yapan annem günlerce temizlik yapmış, bizi de evden uzak tutmuştu. Söylediğine göre Hıdırellez geliyormuş. Gelince de mutlaka temiz olan evlere uğrar, hane halkının dileklerini yerine getirirmiş. Ev isteyene ev, araba isteyene araba verir, boşalan çuvalları yiyecekle doldurur, yağ, şeker, un ve ekmek getirirmiş. Evde kalan kızlara koca getirdiği bile olurmuş.
Annemden öğrendiğim üzere, o gece evin duvarına yarım daire şeklinde dizdiğim taşlarla kendime bir ev yapmıştım. Evin içinde sırtımı duvara dayayıp, Ayşe ebemden güçlükle öğrendiğim duayı okumuş, Hıdır emmiye dileklerimi iletmiştim. Sınıfın en çalışkan öğrencisi olmayı istemiştim. O da sağ olsun dileğimi yerine getirmişti.
Sonraki yıl fazla yormadım Hıdır emmimi, aynı dileğimi yineledim. Aynı duvara yaslanıp bisiklet istediğimde ise, geç de olsa dileğim gerçekleşmişti ama o yıl sınıfta kalmıştım. Bunun üzerine, ileriki yıllarda bazı kızların adını söylemekten hep vazgeçtiğimi ama ikinci dileğim olarak iletmeyi de ihmal etmediğimi hatırlıyorum.
Her mayıs başında ve bayramlarda bir başka olurdu annem. Üzerine tatlı bir heyecan gelir, gözlerinin içi parlardı. Günlük temizlik işleri yetmiyormuş gibi, bu günlerin arifesinde evin altını üstüne getirirdi. Salondaki koltuğa otururken babamı sordum, temizlik başlayınca çarşıya kaçtığını öğrendim. Kardeşlerim Ankara’daydılar. Teyzemi, ninemi, amcamları sordum. Hepsi de iyilermiş, bir yaramazlık yokmuş. Çay koymak üzere mutfağa geçen annemin arkasından bende gittim. Komşularda iyilermiş, kiracımız Ali öğretmen de. “Anne, Hanife abla nasıl, evlenmedi mi daha?” dedim.
Ali öğretmenin kiracı olduğu geçen yılın başlarını anımsadım. Onun dul olduğunu bilen komşumuz Adile teyzenin evde kalmış kızı Hanife abla evimize pek sık gelir olmuştu. Bazen yalnız, bazen annesiyle gelirdi. Benim de evde olduğum bir gün Adile teyze, babamdan Ali öğretmenin ağzını bir yoklamasını istemişti. Hafifçe başını öne eğen Hanife ablanın mutluluğu yüzünden okunuyordu. Hıdırellez gecesi bahçedeki gül ağacının dibine Ali yazılı kağıdı gömdüğünü annemden öğrenmiştim. Ali öğretmenin bekar kalma düşüncesini ise babamdan.
“Hanife ablan evlendi ya oğlum, duymadın mı?” dedi, annem. Sevinç ve şaşkınlık içinde “Kiminle?” diye sordum. “Afyonlu birine gelin gitti” dedi. Heyecanla adını sordum. “İbrahim” dedi, annem. “Mesleği lağımcılıkmış”.
Afyonlu Lağımcı İbrahim’i duyunca, akşama Nuray yazılı kağıdı gül ağacının dibine koymaktan vazgeçtim.
29 yorum:
Ori, teşekkürler. Çok düşüncelisin. Bize Hıdırellezi hatırlatma tadında erken basmışsın yazını:))
Eğer Ali diye dilek tutunca Afyonlu Lağımcı İbrahim gelirse, Nuray deyince ne çıkardı acaba diye yarışma açmak isterdim. Nusaybinli Uncu Remzinin Aşık Yeğeni ilk aklıma gelenlerden:)))
Herkesin Hıdırellez dileklerinin gerçekleşmesi dileklerimle.
Sen bir önceki yazıda Pelin Pasajında bırak git kızı,adını gül ağacının dibine bıraksan nolucak sanki,Hıdır Emmi napsın yahu...:))
Ben de öylebi dilek diledimki,zor Hıdır Emminin işi zor...
Güzel bir yazı,emeğine sağlık...
sevgiler...
açıkcası bu yazıyı bugün okudum, keşke ct akşamı dileklerimi sıralamadan önce okusaydım o zaman daha dikkatlı davranırdım,
bu arada bence hıdır emmi yanılmaz, belkide hanife ablanın evlendiği lağımcı işini geliştirip, şu anda inanılmaz zengin olup İstanbulun alt yapı inşaatını alan bir mütahit firmanın sahibi de olmuş olabilir tabi, netleştirmek için hanife ablayı bulmakta fayda var,
herkesin isteklerinin kabul olması dileğiyle diyorum ama en önce sağlık,,
cengiz
Efsaneye göre Hıdırellezde yüreği temiz insanların dilekleri gerçekleşirmiş. Onun için Sema ve Cengiz'e endişelenmeyin arkadaşlar, dilekleriniz olacaktır diyorum. Eminim Ori'de bu gerçeği bilseydi o gün Nuray'ın adını büyük puntolarla yazardı:)))
Hanife ablanın lağımcıyla evlenmesi gerçekten sürpriz olmuş ama tam hikayeyi bilmiyoruz. Belki bir gün evlerinin lağımları tıkanmış, Afyonluda tıkanıklığı çözmeye gelmiştir. Ve belki de ilk görüşte birbirilerine aşık olmuştur Hanife ve İbrahim. Belki de İbrahim'i gördükten sonra kendini beğenmiş öğretmen Ali aklına bile gelmemiştir Hanife ablamızın.
Günün sonunda kalp bu. Vurulacağı kişiyi seçerken meslek sormaz:)) Umarım hala bir yastıkta mutlu mutlu kocayorlardır!
Temizlik günlerinde, temizlikten kaytarmak için erkek olmak varmış desene! Benim çocukluğumun temizlik günlerinde de annem tüm evi kaldırır beni de baş asistanı ilan ederdi. Kaytarmak istedigimde ise 'kızım kızım, yaptığın banaysa öğrendiğin sana' demesi çok meşhurdu. Neymiş efendim, yarın el kapısına gidecekmişim, orda lazım olacakmış!. Ah annem artık el kapılarında temizlikciler var. Yazın canım annemi ve temizlik günlerini anmama bahane oldu, teşekkür ederim Ori.
Tabi temizliğe alternatif yaşantılarda var. Hayatının son yıllarını Newyork'ta yaşamış olan ünlü İngiliz yazar ve kempti Quentin Crisp'in apartmanında hiç temizlik yapmadığı ve 'Dört yıldan sonra tozu dikkat bile etmezseniz' dedigi söylenir. Tabi yerseniz.
hehehe süpermiş:)ne günmüş bende bilseydim birsürü dilek tutardım... sayende birşey daha öğrenmiş oldum saol oriii
çocukluğumdan hıdırellez izleri kalmamış.nedense hatırlamıyorum.gençliğimde ise izmirdeydim.sokak aralarında ateş yakıp üstünden atlarlardı.neden bilmem ben hiç denemedim.denemeyide istemedim.şimdi bile neden acaba istemedim diye düşünmüyorum.sanırım bana sadece baharın müjdecisi anlamı veriyor.bazı arkadaşlar fikrime katılmayabilirler ama yalanmı yazayım.TRAFALGAR
HIDIRELLEZ BIZLERIN SAMANIZMDEN GELEN YAPISINA COK UYGUN BIR GELENEK ASLINDA. INSAN GÜCSÜZLÜGÜNÜN VEYA DOGA KARSISINDAKI KÜCÜKLÜGÜNÜN SONUCU DOGADA GERCEKLESEN OLAYLARA CESITLI TÖRENLERLE KURBANLARLA KARSILIK VERMIS BILMEDIGI KUDRETE SAYGI GÖSTERMIS YÜZYILLARDIR. SONRALARI BU KUDRETIN KENDISINE COK ZARAR VERMEDIGINI HATTA IYILIK YAPTIGINI FARKEDINCE ONDAN CESITLI DILEKLERDE DE BULUNMAYA BASLAMIS. ESKILERDE SADECE SAGLIK SEVGILI VEYA BEREKET DILERKEN SIMDILERDE EV ARABA ZENGINLIK PARA GIBI MADDI DILEKLER ÖN PLANA CIKMIS. PEK INANDIGIM SEYLER DEGIL BELKI AMA SON 6 AYDIR YURT DISINDA OLUSUM ESIMIN BIR HIDIRELLEZ GÜNÜ YAPTIGI DILEKLE BIR ALAKASI VARMI BILMIYORUM DOGRUSU...KOSOVALI
Geleneklerimizi bilmemem içime dokunmadı desem doğru söylememiş olurdum.Yazından müthiş keyif aldım.6 Mayıs bana hıdırellezi değilde okuduğum bir kitabın(Darağacında Üç Fidan)kahramanlarını hatırlatırdı sadece...Ama seneye hıdırellezi de hatırlayıp,bir de dilek tutacağım!umarım Hanife'nin başına gelen olmaz!!!!Ne güzel bir paylaşımdı.Saol Ori'cim.Hayatımızı renklendiriyorsun.
bahar gibi yüreği aydınlık arkadaşım ; yine içimi ısıttın. yaşattığın ve hatırlattığın güzel duygular için , var olduğun için teşekkürler ...
dilara
Ori, aşağıdakini okuyunca yazın geldi aklıma ve aynen kopyalıyorum:
Üniversite yıllarında, yaşadığım sitenin çok güzel bir bahçesi, bahçede de harika gül ağaçları vardı. Benimse o dönemdeki dileğim, alt katımda oturan üç yakışıklıdan biriyle tanışmaktı. Onlardan biriyle henüz merdivende bile karşılaşamamışken, Hıdırellez gecesi ben gül ağacının dibinde üç çöp yakışıklı çizerken ve dua ederken üçü de yanımda beliriverdi! Önce kıpırtılardan sokak köpeği sanmışlar, sonra insan olduğuma kanaat getirmişler; bir evsiz olduğumu düşünmüşler, sonra da deli... Önce beni bahçeden kovmak istediler, ne oluyor derken, acıyıp para vermek istediler, hatta karnımı doyurmak için evlerine götürdüler. Durumu açıklayacak bir bahane bulana kadar ecel terleri döktüm, ´o gül ağacının dibinde resimlerinizi çizip sizi Hızır Amca´dan diliyordum beyler´ diyemezdım, diyemedim! Sağol Hızır Amca, tanıştık; ama ben bunu kastetmemiştim ki!
Bir tane daha:
Bir dahaki Hıdırellez de beyaz atlı prensimi kağıda çizerken IQ seviyesini de yazacağım ve ikimizi birlikte çizeceğim, yanlış anlaşılma var sanırım.
Buda sonuncusu:)))
Siz daha çöp adamlarla takılın ben “gül ağacı” senfonisini bu sene çok profesyonel yaptım. Bütün dileklerimi bilgisayarımda özenle hazırlayıp bir de renkli çıktı aldım ve gittim gül ağacının altına gömdüm. E Hıdır amca gül ağacının altından çıkan Fiji tatilini, lüks arabamı, süper bir sitedeki villayı görünce kesin dumur olacak. Ödevini özenle yapan öğrenci gibi düşünüp bana kıyak geçecek ve bir değil her dileğim olacak. Gülmeyin 21.yy dayız Hıdır amca da alışsın artık.
Hıdırellezi hiç kaçırmazdım ben.Sabah erkenden kalkar hiç kimseyle konuşmadan bir gece önce yazdığım arzuhali denize atardım.Birde inşallah Hızır gelmeden atmışımdır yetişirde beni de görür diye dualar ederdim.Bu sene unutmuşum.Burada denizde yok zaten. Gül ağacına asarsam da farklı algılanır bura halkınca.:( seneye birlikte atarız denize..
Hidirellez dilegim gerceklesti diyen varsa lutfen soylesin saklamasin :)
eger hala ses seda yoksa bilir bir kisiden bu dileklerin kac zamanda olabilecegini ogrenmek istiyom , simdiden tesekkurler
Banu, başkalarını bilmiyorum ama Hıdır emmi Fenerbahçe'nin 100. yıl dil dileğini dün kabul etti:)))
Banu, birde Eurovision Şarkı Yarışması'na "Molitva" (Dua) adlı şarkısıyla ilk defa katılan ve birinciliği kazanan Sırbistanlı Mariya Serifoviç'ın dileğini de gerçekleştirmis gibi Hıdır emmi:))
Ne kadar içten ve güzel bir paylaşım. İçimi ısıttı. Yüreğine sağlık...
mrb,bende uzun yıllardır hıdır emmiden dilekde bulunmayı bırakdım zaten biz gül dübine gömmezdik dilekleri samsunda doğrudan kumlara çizerdik ve yazıp denize atardık ya neyse evet hıdır emmi yoğun çalışıyo bak hala evsizim beni göremedi,artık kredi felan bi şeyler düşünmenin zamanıdır he yaa, sevgiler...ilkmelek
Bizim evimiz çarşı içindeydi. Bu nedenle mahalle içlerinde oturan çocuklar kadar şanslı değildik. Çünkü onlar genç yaşlı çoluk çocuk hıdırellez gecesi sokağa çıkarlar ateşler yakarlar üstünden atlar, oyunlar oynarlardı. Biz zaten altları dükkan, işyeri olan yerlerde oturduğumuzdan hiç böyle eğlenme şansımız olmazdı. Sadece ertesi gün özenerek onların ballandıra ballandıra anlattıklarını dinlerdik. Canım Annem birgece bizi de mahalle içinde oturan bir akrabamızın evine götürdü, biz de o duyguları tadalım istiyordu. Hıdırellez denince gözümde canlanan tek manzara o gecedir. Üstelik yakılan Ateşten atlama cesareti bile göstermiştim
Pictionary oyunlarının starı olan bir arkadaşımız, hıdırellezde dilek kağıdına bir eş, bir araba ve bir de para dolu bavul çizmişti.
İçi kırık cam parçalarıyla dolu hayvan işkembesini imha ettiğini, kapısına gelen üç tekerlekli gergedanı bilim adamlarına sattığını biliyorum; ancak evine kapağı atan uzun boylu transvesti zombiyi ne yaptı kestiremedim şimdik!
Bakıyorum hıdırellezde dilek tutmayı kaçıran bir sürü arkadaş var. Bir yıldız kaydığında yada kirpiğiniz düştüğünde de dilek tutabilirsiniz unutmayın:)) Yada doğum gününüzde mumları üflerken. Hiç olmadı Dilek diye birini bulduğunuzda tutun bir tarafından. Yeterki dilek tutmak isteyin canım:)))
bu yazının yazılmadan önceki sancılı dönemine tanıklık etmiştim ben öyle hatırlıyorum:) Hatta hıdrellez anılarımı da anlatmıştım. Ve hatta bu yazının yazanından bir öykü yazmam konusunda tembih bile almıştım:) Yazıyı okuduktan sonra da tıpkı şimdi olduğu gibi gülümsemiştim hatta.
Sadece yazıları okumanın yeterli olduğunu düşünürken yazılarıma aldığım yorumların keyfini hatırladım ve tabi biraz da sitem aldım yazardan "neden yorum yazmıyorsun" diye.
Tebrikler Ori. Gecikmeli yorumlarımın arkası gelecek;)
Funda Çeliker
bende geçen sene hıdırellez olduğunu öğrendim o zamanlar 19 yaşındaydım silediğim yakışıklı,zengin beni sevecek bir koca saray gibi bir ev ve nur gibi bir kız ve erkek bebek diledim ertesi hıdırelleze kalmaz hepsi oldu bence hıdırellez diyip geçmeyin
manevi şeyler için pembe maddi şeyler için kırmızı gülü seçin başarı için beyaz
işalah sağlık meslek lisesini kazanırım çünkü çok istiyom oks de allah yardımcım olsun
benimde dilek yazdığım kağıt topraktan kendi kendine çıkmş
selam ori.guzel hikaye..ben acikcasi hep inanmisimdir.ama zaten birseyi gercekten istersen,kararli bir sekilde mutlaka oluyor..hayırlıysa..
benim bir sorum var;dileği çizdiğimiz/yazdığımız kağıt gül e asılıyormu yoksa dibine mi gömülüyor?birde bir defasında arkadasım kasık almıstı onuda gommüştü..kaşık gerekli mi?
sevgiler,
Sen çok yaşa emi... Okurken önce çok heyecanlandım; bu hıdırellez bende mi KOCA:-) istesem diye, sonra sonunu okuyunca vaz geçtim... Neyse ben KOCA değil, GONCA istiyorum... verirse GONCA versin... GÖKYÜZÜ:-)
Yorum Gönder