01 Nisan 2007

Kardeşimin Bisikleti

Köydeki sinemacılık işini bırakan babam, kasabada bakkallara satış yapan bir toptancı mağazasında işçi olarak çalışmaya başlamıştı. Okullar açılırken onun arkasından bizde kasabaya yerleştik. Ben ortaokula başlayacaktım kız kardeşimde ilkokula burada devam edecekti.

Günlerce babama okuyacağımı, beni kasabadaki ortaokula yazdırmasını söylemiş, sonunda da başarılı olmuştum. Babam nedense okuyacağımıza inanmıyordu. Bu yüzden olsa gerek kıyafetlerimizi, kitaplarımızı da söylenerek almıştı. Çantam yoktu ama bu pek de önemli değildi. Kendi kitaplarımı mavi, kardeşiminkileri kırmızı kağıtla kaplamıştım. Neyse ki henüz dört yaşında olan erkek kardeşimin okula gitmesine daha çok vardı.

Kasabada günler çok güzel geçiyordu. Evimiz, okulumuz, komşularımız, arkadaşlarımız her şey yepyeniydi. Bazen parktaki salıncakta sallanıyor, bazen top oynuyordum. En güzeli de şehirde bir çocuk kütüphanesinin olmasıydı. Çoğu vakit buraya gidiyor, renkli resimli kitapları okuyordum. Arada köyümü özlüyordum ama hafta sonu bir trene atlayıp gitmeme kimse ses çıkarmıyordu.

Kardeşlerim ise daha çok evde olurlardı. Komşumuz Gömlekçi Şener’in ailesi ile bizimkiler çok samimi olmuşlardı. Oğulları İbrahim’in üç tekerlekli bisikletini gören kardeşim de babamdan sık sık bisiklet istiyordu.

Bahardı sanırım, bir gün nasıl olduysa babam üç tekerlekli bir bisikletle eve geldi. Gövdesi mavi, oturma yeri kırmızı, tutacak yerleri beyaz olan bisiklet bizi ailecek çok mutlu etmişti. Nede olsa hiçbirimizin daha önce bir bisikleti olmamıştı. Annem hariç hemen binme kavgasına tutuştuk. Kaşla göz arasında ilk deneyen ben oldum. Koca gövdemi zor sığdırmıştım. Ayaklarımı pedala koyduğumda dizlerim yanlarda kalıyordu ama ne önemi vardı bu benim ilk bisiklete binişimdi ve o anın coşkusunu hiç bir şey bozamazdı. Benden sonra bisikletin asıl sahibi kuruldu koltuğa. Henüz acemi olduğundan gitmesine iterek yardımcı oldum. Bir süre sonra da kız kardeşim denedi. Ondan da yardımı esirgemedim. Küçük bir alan içinde bir ileri bir geri hareketten de ötesi zaten yapılamıyordu.

Bisikletin coşkusu bir hafta kadar sürdü diyebilirim. Üç tekerlekliyle ayakları yerden kesilen küçük kardeşim pek mutluydu, tabi ben okuldan dönene kadar. Çünkü dönünce bir yolunu bulup bisikleti ondan alıyordum. Binmeme mızmızlanan kardeşim çaresizdi. Annem engel olmak istese de kimse beni durduramıyordu.

Yalnız toprak zeminde istediğim gibi hareket edemiyordum. Evimizin yanından geçen şehirlerarası yol çok daha uygundu. Bende bisikleti ve kardeşimi oraya taşıdım. Önce onu bindirip gönlünü aldım. Arkasından itiyor, biraz hızlanınca da tekerleklerin yanındaki yere atlıyordum. Sonra “öyle değil, böyle olacak” diyerek bir bahane ile alıyor, yalnız kendim biniyordum. Yine mızmızlanacak olursa, arkama binmesini söyleyip susturuyordum. Pedala basmama gerek yoktu. Hafif eğimli olan yolda ayaklarımla çok rahat hızlanabiliyordum.

Bir iki gün sonra bisikletin önce tutacak yerleri çıktı, pedalın yalnızca demiri görünüyordu. Tekerlekler çamurluklarından olmuş ve yalpalamaya başlamıştı. Sonraki gün yeni hareket etmekte olan küçük bir kamyonete tutunarak hız yapmayı denedim. Başarılıda oldum çünkü bisiklet ve ben bir anda hız rekorları kırmaya başladık Biraz gittikten sonra bunun tehlikeli olacağını fark edip kamyoneti bıraktım. Ya o hızla dengemi koruyamamıştım, ya da ön tekerin küçük çukura girmesiyle devrilen bisikletin gövdesi ve gidonu onca işkenceye dayanamamış, birbirinden ayrılıvermişti.


Kardeşimin ağlamalarına kaynakçı sadece kısa süreli çözümler üretebilmişti.

14 yorum:

Adsız dedi ki...

Diğer anıların gibi bu da hoş. Gülümsetiyor.Çok haylaz çocukmuşsun sen yazık kardeşine bisikleti kısa yoldan halletmişsin.Güzel anılar sözel anlatımın gibi yazılı anlatımında akıcı zevkle okuyorum.Başka anılar bekliyorum.Haydi....

Adsız dedi ki...

BEN DÖRT YASINDA IKEN ALINAN BU BISIKLETI DAHA COK ÖNÜNDEKI SEPETINDEN ANIMSIYORUM.ZAYIF SISKA BIR COCUKKEN EN COK SEVDIGIM ÜZERINE YOGURT SÜRÜLMÜS VE SEKER SERPILMIS EKMEGIMI BU SEPETE KOYAR SAATLERCE DOLASMASAMDA KOLTUGUNDA OTURUR EKMEGIMI YERDIM.BU ASLINDA DIREK BANA ALINMIS BIRKAC ÖZEL HEDIYEMDEN ILK VE EN ÖNEMLISI SAYILIR.IKINCISI SAATLERCE AGLAYIP SOPA YEMEK SURETIYLE ALDIRDIGIM PILLI POLIS MOTORSIKLETI IDI.SONRA ALINAN PEK TEFERRUATLI HEDIYEM OLMADI DIYEBILIRIM.SONRALARI DAHA COK ABIMIN VEYA ABLAMIN ESKI GIYSI KITAP VEYA ESYALARINI KULLANARAK BÜYÜDÜM SAYILIR.MESELA ILK BÜYÜK BISIKLETIM ABIMIN SONRA BENIM BINDIGIM BÜYÜK BOY BISAN MARKA BIR BISIKLETTI VE BEN ONU TERKEDILMIS BIR SEKILDE EVIMIZIN BODRUMUDA BULMUS AYLARCA FRENSIZ BINMISTIM.DURDURACAGIM ZAMAN AYAKLARIMI KULLANIRDIM.AYAKLARIMDAKILER DE ZATEN AYAKKABI SAYILMAZLARDI.AMA O GÜNLER COK GÜZELDI... KOSOVALI

Sem dedi ki...

Dört yaşında ilk bisikletine sahip olduğu için Kosovalı daha şanlıymış gibime geldi. Ama her yaş için bisikletin farklı bir anlamı varmış onu gördüm yazında ve Kosovalı’nın yorumunda. Sen bisiklete sahip olamadığın onca yılın acısını çıkarırcasına bisikleti bir haftada tüketirken, kardeşin yiyeceği ekmeği koyacak mobil bir yer bulmanın sevincini yaşamış bu bisiklette:) Dün bizi hoşcakalalım falan diye korkuttuktan sonra bu kadar güzel bir yazıyla tekrar karşımıza çıkmana sevindim. Ama kuşlar bana bize Nisan 1 yaptığınıda fısıldadı bu arada:)) Yazıyı okudukça her satırında ne kadar çok öykü saklı olduğunu gördükçe Ori bize daha çok şeyler yazacak demekten kendimi alamadım. Hadi kolay gele...

Adsız dedi ki...

zamane çocukları çok şanslı.kızıma(yeğenine)aldığımız ilk bisikletin kaportası bile çizilmeden yeğenime verdim.ikinci bisikleti ise çatı katında gıcır gıcır duruyor ah o eski zamanlar :)

Adsız dedi ki...

üç tekerlekli bisikleti değil ama iki tekerlekli bisikleti hatırladım yazını okuyunca abiciğim ona binme dersleri sırasında bizimle epey uğraşmış ve yorulmuştun.Biliyormusun ben hala bisiklete binerken tam dönemiyorum durup da dönüyorum .Malesef tam olarak bisiklete binmeği bana öğretemedin abiciğim ama olsun sen bize başka güzellikler öğrettin sağol.

Adsız dedi ki...

Hadi gelin köyümüze geri dönelim,kırmızı bisikletlerimize binelim...Tatilköyünden sonra senin köy daha iyi geldi,dinlendim:))
Bizim gibi her istediği alınamayan çocukların en büyük sevdasıdır bisiklet,ne yapar eder alırlar bigün dimi...Yazı da resim de hoş olmuş oricim...Amaaaaa daha vurucu bi final iyi olurdu. sevgiler...

Adsız dedi ki...

Bisiklet ile ilgili anılarınız zannederim ki çok kişiyi çocukluğununa döndürmüştür.Hepimizin farklı bisiklet hikayeleri olmuştur. Şunun farkındayımki bizim çocukluğumuzda bir şeye sahip olabilmek hakikaten zordu, ama inanılmaz keyifli olurdu. Şimdi çocuklarımıza bakıyorum, çoğu şeye sahip ,ama yeterince coşkudan yoksunlar. Sıradan bisikletimizle hiçte sıradan olmayan kendimize ait özgürlüğümüz vardı. Beni yine geçmişe döndürdünüz , yazınız çok keyifli , ellerinize sağlık.

Adsız dedi ki...

Hikayen yine çok sevimliydi ve yine bana kendi çocukluğumla ilgili şeyler hatırlattı, bizde 3 kardeşiz, ben iki numarayım, benden büyük bir ablam ve benden küçük bir erkek kardeşim var.Dolayısıyla iki kızdan sonra gelen erkek kardeşim babamı çok sevindirmişti.Ben ve ablam büyürken ne üç tekerlekli ne de iki tekerlekli hiç bisikletimiz olmadı, babam lafını bile ettirmezdi.ancak erkek kardeşim 3-4 yaşındayken ilk üç tekerlekli bisiklet evimize girdi, ancak çeviripte kendisi kullanamadığı için ben ve ablamın görevi arkadan itmekti hep, itmezsek ağlamaya başlardı mecburen sussun diye itekleyip dururduk, ama ben 3 tekerlekliye binip binmediğimi çok net hatırlamaıyorum, binmiş olsamda herhalde annem kıracaksın deyip indirmiştir.Daha sonra kardeşim 8-9 yaşlarına gelince iki tekerlekli bisiklet istemeye başladı ve tabiki alındı, işte o zaman kafama koydum bu bisikleti bende kullanacaktım.Fakat kardeşimle aramda 6 yaş olduğundan bu dönemde o sekiz yaşındaysa ben 14-15 yaşıma gelmiştim, anlayacağın artık çocukluktan uzaklaşıp ergenlik-genç kızlık arası bir dönemdeydim.Bu nedenle annem şiddetle karşı çıktı, bisiklete binmeme, "koskoca kız oldun utanmıyormusun, elalem ne der" gibi sözlerle beni yıldırmaya çalıştı ama ne fayda.İçimde ukde kalmış bir kere, ben bisiklet kullanmayı öğreneceğim diye, koca kız olsamda bindim ben.Kendi kendime gitmeye çalıştım ama ne mümkün bir türlü olmuyor beceremiyorum, sokaktayım ve bulunduğumuz yer küçük bir ilçe, insanlar bana bakıyor, ama ben düşe kalka inatla kullanmaya çalışıyorum.Bu mücadelenin içinde hiç unutmuyorum, yaşlı bir amca baktı bana ve halime acıdı sanırım, dediki " kullanabilmek için tek yapman gereken şey önüne yada bisiklete bakma sakın, hep ileriye bak" , aman tanrım ne mucize cümleydi o öyle, gerçektende ileriye bakmaya başladığım anda sorun çözüldü ve bisikletle uçmaya başladım sanki, sonra hevesimi alana kadar sokaklarda dolaştım durdum.Kullanabildiğimi anladığım ve başardığım için artık bisikleti tamamen kardeşime bıraktım, ama fırsatım olsa gene kullanmak isterim.
İşte böyle, yani senin her yazdığına benzer bir hikayede bende var, sen anlatırsında ben anlatamazmıyım:)))sen çok güzel yazıyor olabilirsin, yetenekli olabilirsin, ama bende kör-topal yazıyorum gördüğün gibi:))Senin yazılarınında güzel tarafı bu bence, okurken anlattıklarını gözünde canlandırıp görebiliyorsun sanki ve dalıp gidiyorsun, işte o arada benzer yaşadıklarında gözönüne geliveriyor.

Hadi sana kolay gelsin...

Unknown dedi ki...

oricim bisiklet görünce benimde aklıma çocukluğumun sevdası bisikletim geldi.nedense bir kız çocuğu gibi olamadım hep erkek çocukları gibi davranıp onlarla vakit geçirip onlar gibi davranırdım.kız arkadaşlarım bebeklerine elbiseler dikerken evcilik oynarken ben elimde kuş lastiği eski binaların kırık camlarından arta kalan kırıkları yok etmeye çalışırdım. erkek arkadaşlarımdan bir tanesine babası bir bisiklet eldı.o bisikleti görünce içim bitti gitti.babama annneme bana bisiklet alın diye aylarca yalvardım.sonuç sıfır sanırım artık bu bisiklet sevdası rüyalarıma uykularıma kadar girmiş olacakki uykumda bisiklet diye ağlamalarım günlerce sürünce babam birgün koca bir mavi bisikletle geldi ozamanlar gerze çok ufak bir yer olduğundan öyle bisiklet satan yerlerde yoktu.bisikleti görünce sanki artık dünyanın hakimi ben olmuştum koskocaman bir bisiklet ve8 yaşındaki çelimsiz bir kız çocuğu .ama ben bisiklet sürmesini bilmiyordumki öğrenene kadar düşmediğim yer çürütmediğim yerim kalmadı vucudumda ama sonunda öğrendim .taki birgün kız arkadaşlarımla oynama özlemi duyana kadar ama genede nerede bir bisiklet bulsam hemen atlayıp bir tur atmayı ihmal etmem.sağol oricim bana çocukluğumun en büyük anısını hatırlattığın için.

Adsız dedi ki...

Yazını okurken benim de küçükken kırmızı bisiklet diye tutturup,maviyi görünce de biraz mızırdandıktan sonra çocuk aklımla sorunu çözüp iki gün sonra da kırmızı yağlı boya ile boyadığım ve heyecandan kurumasını bekleyemediğim için kırmızıya boyanan kıyafetlerimi ve bir de annemin''bıktım bundan,bir çocuk nasıl bu kadar yaramaz olabilir ''diye herkeze anlatımını anımsadım.Eline sağlık çok keyifli ve alıp götürücü bir anı olmuş.Sevgiler.Yurda. PS:Geç oldu ama ne yapayım,balık halimle ancak karaya çıkabildim!

Adsız dedi ki...

Benim de küçükken ve hatta büyükken hiç bisikletim olmadı. Liseyi bitirdiğim sene dersaneye gitmek üzere İstanbul’da teyzemlerin yanında kalmaya başlamıştım. Benim yaşlarımda komşu kızının kocaman 2 tekerlekli bisikleti vardı. Çok merak içinde önce her iki dakkada bir düşerek sonra da biraz daha profosyonelleşerek bisikleti sürmeyi başarmıştım. Ama sorun şuydu durmayı beceremiyordum ve durmak için kendimi mutlaka bir yere çarpmam gerekiyordu. Tabi çarpmanın etkisiyle bacaklarımın çeşitli yerlerinde morluklar oluşuyordu. Kavga konusunda erkek çocuklarını aratmayacak bir nam yaptığım içinde evde her akşam yine biriyle kavga ettin dimi sözlerine maruz kalıyordum. Ama ben şimdiden 1,5 yaşındaki kızıma 3 tekerlekli bisiklet aldım bile. Güzel bir yazı olmuş okurken büyük keyif aldım. Ayrıca bu 1 Nisanlar nedense bana sürekli oltama gelen birilerini hatırlattı) Kim acaba?

Adsız dedi ki...

Merhaba
Yine güzel bir gün ve keyifli bir yazı.Her zamanki gibi harika.Ben bütün yazdıklarınızı beğeniyorum.
Bu sefer biraz daha farklı .Eminim her okuyanın geçmişinde böyle bir bisiklet anısı vardır.Çocukken her şeye zor sahip olduk ama çok mutluyduk.Değil mi?
Sevgiler
Neval

Unknown dedi ki...

oricim gördünmü can damarına bastın gene demek çocuk olupta bisiklet özlemi duymayan olmamış.bazen yazılarında kendimizi çocukluğumuzu buluyoruz sağolasın o güzel mutlu günleri bize anımsattığın için hayat o kadar yorucuki artık güzel şeyler düşünemez olduk sayende o günleride anıyoruz.hatta bazen artık çevremdekilere eskiyi anlatmaya başladım sanırım abi kardeş bunlar senin sayende oluşmaya başladı en büyük teşekkürler senin olsun.

Sem dedi ki...

Yazılanlara baktım da ailesinden bisiklet istemeyen bir çocuk olarak azınlıkta kaldığımı düşündüm. Bu yüzden olacak çocukken bisikletim olmadı, olanlara da özenmedim. Genç kız olduğum dönemde, yatılı okuduğum okuldan eve yaz tatiline geldiğimde babamın kızkardeşime kocaman mavi bir bisiklet aldığını gördüm. Kollarımı bacaklarımı çürütme pahasına da olsa kısa sürede kullanmayı ögrenip kasabamızın stratejik noktalarını turlamaya başladım. O bisikletin üzerinde kendimi bir prenses gibi hissettim ve çok bir mutlu oldum:)) Babam ve kızkardeşim farkına varmadan bana genç kızlık dönemimin en güzel hediyesini vermişlerdi sanki:)))

Yazın ve gelen yorumlar bana bu güzellikleri hatırlattı; herkese bollusundan teşekkürler.