16 Nisan 2007

Teneke Devirmek

Trenden iner inmez oyalanmadan doğru teyzeme gittim. Başka zaman olsa önce nineme uğrar, elini öper, getirdiğim selamları iletirdim. Ninem de önce aç olup olmadığımı sorar, tok olduğumu söylesem bile uzattığı parayla bakkaldan sucuk aldırırdı. Olmadı hemen bir tavuğu tutmamı söyler, akşam yemeğine pişireyim derdi. Bu sefer bunlarla kaybedecek zamanım yoktu. Zaten posta treni oldukça tehirli gelmişti.

Kapı önündeki sekide patlıcanları kurutmak üzere ipe dizmekte olan teyzem beni görünce gülen yüzü ile “hoş geldin Şeherlii” dedi. Elini öpüp, getirdiğim selamları ilettim. Yanına oturduğumda aç olup olmadığımı sordu. Aslında acıkmıştım ama tokum dedim. Her zaman ki gibi tırnak kontrolünden geçirdi beni. Bir önceki gün kestiğim için sorun yoktu. İçeri gidip geldiğinde elinde bir çanak peynir vardı. Taze peynir sevdiğimi bilir hep böyle yapardı. Hemen iştahla yemeye koyuldum.

Bisikleti istedim. Binmeyi öğrendim dedim. Gerçekte ise biraz öğrenmiştim. Bisikletçi Kiralık Veli’nin orda birkaç denemem olmuştu. On beş dakikası 75 kuruştu. İlk başlarda çok düşüyordum ama yılmamıştım. Dört bisikletten biri ince tekerlekliydi. Bunu kiraladığımda hiç düşmeden süremi tamamlamıştım.

Bisikleti verirken teyzemin tedirginliği dikkatimden kaçmamıştı. Oysa bostana ya da mısır tarlasına gitmek için kaç kez eşeğini vermişti. “Aman teyzem diggat et, frenle dudmuyo” deyince, bunun nedenini anlayıp, merak etmemesini söyledim. Bisikletin sağ pedalını üste getirip, hafif sola yatırdım. Sağ ayağımla pedalı buluşturdum, doğrulurken de pedala basınca doğduğum köyde bisiklete binmenin heyecanıyla yola koyuldum.

İki tekerlekli özgürlüğüm başlamıştı ama bir süre köy meydanında binsem iyi olurdu. Bu bisikletin tekerlekleri kalındı. Frenler teyzemin söylediği kadar kötü değildi, çok az da olsa tutuyordu. Birkaç tur sonra oradan uzaklaştım. Kahvede oturanların beni acemi sanmalarını istemiyordum. Yola koyulduğum gibi doğru höyüğün yanındaki harman yerine geçtim. Burada da biraz bindikten sonra Hatcaba’nın evin oradan dayımlara gitmeye karar verdim. Giderken evlerinin önünde Seyfi’nin kızı Neşe’yi gördüm. En son ne zaman gördüğümü hatırlamıyordum ama görmeyeli çok güzelleşmişti. Daha bir coşku ile pedalları çevirdim.

Efe dayının kahvesinin önünden geçerken ninemi az ilerdeki evinin önünde oturur buldum. Yanına varınca bisikletten inip elini öptüm. Ne zaman geldiğimin, neden uğramadığımın hesabını verdim. Selamları iletip, aç olmadığımı da söyledim. Neşe’nin uzamış saçları ve çilli yüzü aklımdan çıkmıyordu. Gözleri yemyeşil, burnu da küçücüktü. Akşama yatmaya gelirim diyerek ninemden izin istedim. Bisiklete atladığım gibi biraz önce geldiğim yola döndüm. Neşe hala orada olmalıydı.

Kahvenin yanından geçip, köşedeki Şerif’in evine vardığımda yeterince hızlanmama rağmen pedalları çevirmeye devam ettim. Uzaktan Neşe’nin az önceki yerinde olmadığını gördüm. O günlerde ilk kez bakkal dükkanı açan Seyfi emminin evi iki yolun birleştiği köşedeydi. Evin kapısı bulunduğum yolda, bakkal dükkanının girişi ise sağ taraftaydı. Bundan sonra alışverişlerimi artık babasından yapardım. Köşeye yaklaştığımda rüzgar olmuştum. Neşe ise hala görünürde yoktu. Sağdaki yolda olmalı diye düşünerek o tarafa döndüm.

O hızla dönünce dükkanın önünde bekleyen Neşe’yi gördüm. Varilden bir tenekeye gazyağı dolduran babası ile ellerinde şişelerle bekleyen kadınları fark edince donup kalıverdim. Bisiklet tamamen kontrolümden çıkmış, üzerine gittiğim insanlar bana yol vermek için kaçmaya başlamıştı ama ortada duran gaz tenekesini almayı akıl eden yoktu. Ben, bisiklet ve içi boşalmış teneke yerdeydik. Neşe’nin kahkahaları, gazyağı ile birlikte yerin dibine gitmemi kolaylaştırmıştı.

21 yorum:

Adsız dedi ki...

NE DIYEYIM YINE ELINE SAGLIK...ALDIN GÖTÜRDÜN BENI DE BURALARDAN TAA KÖYÜMÜZE.NINEM TEYZEM KÖY BAKKALLARI HÖYÜK HARMAN YERI HEPSI AKLIMDA;ÖZLEMIMDE...NINEM COK SEVERDI BIZE SUCUK YEDIRMEYI,CEREZ VE SEKER IKRAM ETMEYI.ONUN KERPIC EVI KISIN SICAK YAZIN HEP SERIN OLURDU DOGAL KLIMALI.DEDEMIN RESMI ETRAFINDA TORUNLARININ RESIMLERI DURURDU,HEP KIZARDI RESME BAKIP AHH AHH KÖR OLASICA MAHMUT GODUN GITTIN BENI BURALADA YANNIZ! DIYE SÖYLENIRDI.TEYZEMLERE GIDINCE KENDIMI HALA SÜT VE MAMULLERI IMALATHANESINE GELMIS SANIRDIM.KOYUNLAR INEKLER TAVUKLAR TRAKTÖR TAM CIFTLIK MISALI.BEN VE BENIM AKRANLARIM AMCAOGULLARI MUSTAFA VE EFRAIL HALAOGLU DERVIS SINEMACILIK OYNAR AGACLARA TIRMANINR VEYA HÖYÜGE CIKAR SARKILAR SÖYLERDIK ARALARI NAGMELI.HEY GIDI GÜNLER HEY SIMDI KÖY FARKLI BIR YERDE KAHRAMANLAR AYRI AYRI DÜNYALARDA: ÖZLEDIK BEEE! KARDESIN KOSOVALI

Sem dedi ki...

Acaba yazı başlığını "Bisikletten Düşme Sanatı II" diye mi değiştirsen diyorum:)) Kardeşinin bisikletiyle başlayan düşme maceran burada ivme kazanmış seni bu konuda uzmanlığa doğru taşıyor gibi. Her ne kadar bisikletinden kaçmaya çalışıyor bile olsalar seyirci kitlen de çoğalmış sanki:))) Serinin III'ü düşmesini de en kısa zamanda okuruz umarım.

'Rüzgar olmuştum' ya da 'oysa bostana ya da mısır tarlasına gitmek için kaç kez eşeğini vermişti' gibi cümlelerin ise tatlılık katmış anlatımına:))

Ayrıca Kosavalı gibi bir okuyucun olduğu için çok şanlısın; onun yorumları hikayelerinin fonunu oluşturuyor sanki:)

Sem dedi ki...

Sahi bu kadar güzel ve konuyla ilgili fotoğrafları nerden buluyorsun? Illustrasyolara da başladın ufaktan; iyi de yaptın. Komedi unsuru yakışıyor yazılarına:))))

Adsız dedi ki...

Birden çocukluğum canlandı sanki.Babam ilkokulu bitirme hediyesi olarak iki tekerlekli bisiklet almıştı. Bisiklete gayet güzel biniyor ama durmayı bir türlü beceremiyordum.Her zaman peşimden biri koşar ve beni çekerek durdururdu.Yine deneme yaptığımız bir gün arkadaşım beni yokuş aşağı saldı.Ve peşimden yetişemedi tabiiki.Ben o hızla önümde bulunan sık ağaçlığa bağıra bağıra ,tüm hızımla girmiştim.Ben bir yerde bisiklet başka bir yerde ,ufak tefek yara dışında çok önemli bir şeyim yoktu.Yerimden kalkmak istedim kalkamadım.Resmen felç gibi bir şey olmuştum. Bacaklarım tutmuyordu.En çok da annem kızacak şimdi diye ağlıyordum . Korkumdan eve gidemedim.Arkadaşlarım beni seleye atıp,annemi sakinleştirecek bir komşumuza götürmüşlerdi.Fiziksel bir şeyim yoktu.4 gün sonra ayaklarımın üzerinde zor durdum.
Bu geçici felcin,bisikletten düşme korkusundanmı,yoksa anne korkusundanmı oldu onu da hiç bilemedim.Dilek

Adsız dedi ki...

"Hikayelerine bakılırsa baya bi inatçı gözükmektesin..Ben bir bisikleti yok edince bisiklete binmekten vazgeçmiştim..En azından başkasının bisikletine..Eh sonuç olarak sen bisiklete iyi binmeyi öğrendinmi bilemiyorum ama ben iyi bindiğimi söyleyemeyeceğim."

Adsız dedi ki...

Sevgili Ori cim oncelikle sayin okuyucu kitleni isimlerini nasil yazabilecekleri konusunda aydinlatmani tavsiye ederim...bir turlu ogrenemeyenler de var ama olsun belkim 1 ders daha gerekiyor :)
Nese sayesinde bisiklet tecruben artmis ne guzel :) ama dayinlara gidememissin herhal...Ben de ufaciktim tefeciktim ayni saf sebeplerle bisikletten duse duse surmesini ogrenmistim :)
Dusunuyorum da herhalde secme sansim olsa essegi tercih ederdim...yazlari pansiyonun onunden gecerdi ve her seferinde babamlara rica ederdim ne olur esege bineyim diye...1 kere binebilmistim malesef :/

Adsız dedi ki...

İsmini yazmayı bir türlü öğrenemeyenler değil.İsmini yazmayı her zaman tercih etmeyenler var ,bilginize

Adsız dedi ki...

mrb orim mithiş bir anı daha tşkler gülümsetdiğin için...

Adsız dedi ki...

ilk bisikletimi hatırlattın.üç tekerli kırmızı bir bisikletti.arada alınanları hatırlamıyorum.birde sonuncusunu biliyorum.weldsan marka sarı bir bisikletti.sanırım orta sondaydım.odaya kadar sokmuş zil kurdele gibi aksesuar takmıştım.bir gün çalınmıştı baya üzüldüm ama bir gün sonra polis bulmuştu.çalan kişi şikayetçi olmamamıza rağmen hapse girmişti.babam önce adama kızmış ama sonra hapisteyken birkaç kez ziyaretine gidip sigara harçlık vermişti.adamcağız gariban biriymiş.neyse neler neler geldi aklıma...hoşçakal ENİŞTEN

Adsız dedi ki...

Tekrar eline,anılarına sağlık,sen de olmasan içimizin derinliklerinde gizlenmiş anılarımızı hatırlayacağımız yok gibi!
Yaş 18,sonu gelmeyecekmiş gibi bir türlü bitemeyen sınavlar ve hafta sonu kelebek gibi pır pır eden bir yürekle İzmir'den Kuşadasına kaçıyorum.Şöyle bir çevre turu canım çekiyor,doğa pırıl pırıl,tertemiz.Bisiklete atlayıp yola koyuluyorum,bir ara korkuyorum(yol keskin virajlarla dolu,geleni gideni farkedemiyorsun),kafamı kaldırıyorum, o da ne!bir minibüs ile burun buruna ,tamam durabiliyorum ama durup durduğum yerde düşüyorum,sağ koluma birşeyler olmuş ama ne,sallanıyor ama toparlayamıyorum ve ben omuz çıkığı ile tanışıyor(dostluğumuz hala devam eder),ve bir hafta deli gömleği gibi bir bandajla dolaşmak zorunda kalıyorum,bu arada da çok güzel bir yeteneğimi keşfediyorum,sol elimle de sağ elimle yazdığım gibi yazdığımı farkediyorum.Bu düşüşün hala izini taşıyorum,ufak bir zorlamada omuz yerinden çıkıveriyor ama artık deli gömleği bandaj kullanmıyorum,o kadar ustalaştım ki 2 sn de hop yerinde.
Umarım sen böyle arızalar bırakan düşüşler yaşamamışsındır.Aaa bakarmısın bizde yazmaya başladık!etme eyleme ,çoşturma !!!Bu güzel anıları taşıyan yüreğine sağlık.

Adsız dedi ki...

Ahh ahh yeşil gözlü çilli Neşe,niye okadar gülüyorsunki, herkes düşer bisikletten dimi,Ori bin kez düşmüş nolmuş yani,allahallah...
Dolu dolu bi çocukluk yaşamışsın ve güzel güzel de anlatıyosun şimdilerde pek az yaşanan o sıcaklığı,samimiyeti,akrabalığı...
Sağolasın...
Ancaaaak başlık daha ilginç olabilirdi.
Sevgiler...

Adsız dedi ki...

İşte fırsat buldum ve yazını okudum ama iyiki de okumuşum harbi çok güzel olmuş. Yanlız diğer yorumcu arkadaşların dediği gibi sen işi büyütmüşsün ya, üç tekerden iki tekere geçip kaza boyutunu da geliştirmişsin. Diğer bisiklet macerana yazdığım yorumdaki gibi benimde bisiklet kazalarımın arkası gelmezdi bir türlü. Yine bir gün yokuş aşağı inip direksiyonu sola çevirdiğim an kendimi bir taksinin ön camına yapışmış bulmuştum. Allahtan park halindeki bir taksiydi şoför amca hemen inip kızım birşey oldumu diye sorduğunda ben utançla bende birşey yok arabaya birşey olmuşmu diye sormuştum.
Eline sağlık güzel yazılarının devamı dileğiyle..

Adsız dedi ki...

Yazılarınızdan dolayı ellerinize, yüreğinize sağlık:)
Umarım unutmaz sizin kalem daima yazmayı. Sevgiler

Sem dedi ki...

Blogçumuz uyuyor mu yoksa bize söylemeden tatile falan mı girdi? Neden bu hafta yeni bir yazı ve fotoğraf yok? Dünkü Çocuk bayramını Blogçu bayramı falan mı sandın yoksa Ori?:)

Adsız dedi ki...

merhaba
Cidden insan bu güzel anıları okurken kendiside söyle bir dönuyor gecmişteki anılarına tebesüm ediyor.(amcam bir gün sehre iner fakat kendisi asla gözünün önüne bakmaz birazda sakar habire burnu havada biz ona burnu havada u ciziyor diye gülerdik bu yolda yürürken bilirsiniz küçük bakkalları hersey kaldırıma dizilmiştir.yürüken gazyağ tenikesine nasıl tökezler ise hersey yollara saçılmıs kendi hala yere bile bakmıyor dükkan sahibi hemserim ne yaptın kurtulusuda yok bizimkinin
parası neyse öderiz bize sarıbeyli derler biz yere bakmayız der.))) bir güzel öder. en azından sana ödetmemişler gazyağ parasını:))Bizi tebessum ettiren bu güzel ınsan tşk edriz. eline diline sağlık.

Adsız dedi ki...

Benim için favori hikayeleriniz, sizin taşra diye nitelendirdiğiniz o doğup büyüdüğünüz yerde yaşadığınız güzel anıları içinde barındıran hikayeler,
yalnız bu arada bisiklet kullanmayı biraz zor öğrendiğiniz kesin,
hikayedeki kahramanların tasvirleri bence yine oldukça başarılıydı ve şivelerede yer verince daha da güzel olmuş hikaye,
en güzelide bu taşra olarak nitelendirdiğiniz yaşadığınız yerleri merak eder olduk,

Adsız dedi ki...

çok güzel :) tebrikler Oral ağabey

Adsız dedi ki...

Yine gittim eski günlere. Bisiklete binmeyi öğrenmek zordu amaaaaa bizim dönemin taşrada yaşayan kızlarının bir sorunu daha vardı tabi...

Kızlar bisiklete binmez !!!!!

Bu yasağı getirenlerin birçok haklı !!!!! gerekçesi de vardı üstelik.

Ama 20 yıldır araba kullanan biri olarak hala bisiklete binmeyi bilmediğimi düşündükçe hayıflanır dururum kendi kendime

Adsız dedi ki...

Naz Teyze eminim bisiklete binmeyi ogrenebilirsin, eger yardim gerekirse seslen olur mu? Yardim edecek kizlar cok!

zibirix dedi ki...

yahu niye hep görsel koyma gereğini hissediyorsun?

Adsız dedi ki...

ori yazını okurken çok güldüm. bu arada o zamanlar neşeye fena şekilke aşık olmuşsun. hele teneke kutusuna çarptığında neşenin sana güldüğü an paha biçilemez.Tnekeye çarpmanda neşenin payı çok büyük seni aşkınla gaza getirmiş.