06 Ocak 2007

Amerikan Çikleti Lebon Gum

Bu kez sattığım sakız diğerlerine hiç benzemiyordu. Her şeyi ile çok farklı bir sakızdı. Özel bir teneke kutusu vardı. Gazoz kapağı kadar büyüktü ama dikdörtgendi. Beyaz parlak kağıda sarılmış ambalajı üzerinde Osmanlı Padişahları'nın renkli resimleri konmuştu. İçlerinde bir Deli İbrahim yoktu ama olsun sakızın adı bile farklıydı. Amerikan Çikleti Lebon Gum adındaki sakızın tadı da güzeldi. Fala bakmıyordu ama çiğneyen bir ay tatlıcıya gitmiyordu. İkisi birden de çiğnenebiliyordu. Cebinize koysanız da kaybolmuyordu. Sakızın kutusu için de oya yapan, tığ işleyen ve mekik dokuyan akrabalarım kuyruğa girmişlerdi.

Sakız, akranlarım olan müşterilerim arasında çok ilgi görmüş kapış kapış satılıyordu. Büyükler bile ikişer, üçer alıyorlardı. 20 kuruşa aldığım sakızları kasabaya gelen lunaparkta, sinemanın gündüz matinesinde, bisikletçi Kiralık Veli’nin orda 25 kuruşa kolayca satıyordum. Satarken de bir neşe ile “Hadeee, Amerikan Çikleti Lebonnn Gumm geldiiiii”, ya da “Padişah resimleri 25 guuruşşşş” diye bağırırdım. Hani sakız iyi satıcı da böyle iyi olunca satılmaz mı?

O gün kasabanın pazarı olduğundan işler daha bir güzeldi. Lunaparkta bir kutuyu avazım çıktığı kadar bağırarak bitirmiştim. Ağzım sakızla tatlanmış, ceplerimse şakır şukurdu. Hemen şehir merkezindeki satıcıdan yeni bir kutu almaya yolladım kendimi. Yolum üstünde köylü kadınlar pazar öncesi peynir, yoğurt, yumurta satarlardı. Gelişi güzel oturmuşlar ürünleri önlerinde alıcılarını bekliyorlardı. Aralarından yel gibi geçtim.

Birçok bakkalın alış veriş yaptığı yerden hemen yeni bir kutu aldım. Bu koca adamlar bile benim kadar çok sakız satamazdı. Ben matematikte bile onları geçerdim.

Hızlı adımlarımla hemen lunaparka yöneldim. Kutuyu açtığım gibi satışa geçtim. Hem yürüyor hem de “Hadeee, Amerikan Çikleti Lebonnn Gumm geldiiiii”, “Padişahlı sakızzzzz” diye bağırmaya başladım. Kadınların arasından geçerken belki alırlar diye yüzlerine bakıyordum. Yok, bunlar alıcı değildi. Daha satış yapmadıkları yüzünden belliydi. Biraz daha güçlü bir sesle hızlandım.

Yine “Hadeee, Amerikan Çikleti” dedim ve birden hoş bir şeylere bastığımı hatırlıyorum. Bir yandan da cümlemi tamamlamaya çalıştım “Lebon Gumm”derken diğer ayağımda aynı hoşluğu hisseti. Bir kadın çığlığı karıştı sesime “Aaaaa lennnn”, ben “geldiii”, kadın “ yumırtalara bastınnn”. Şok olmuştum. Bir sepet yumurtasını yere seren kadın şahin gibi tepeme dikilmişti. Yirmisini 25 kuruştan tez çabuk sattı bana. “Hadeee padişah resimli yumurtacııı geldiii”

6 yorum:

zibirix dedi ki...

hahahah, senin şu yumurtalardan çektiğini kimse çekmemiştir herhalde dayuuuu

Adsız dedi ki...

Ori Kaptan, yazinizi okur okumaz bakkala kosup hemen Lebon Gum sordum, bakkal yüzüme neeee diyen bi ifadeyle bakinca, bende vakit kaybetmeden buyuk marketlere kostum, ne migros, ne tansas, ne carrefour hic bi yerde bulamadim bu agizda 1 ay tad birakacak cikleti. Tahmin edebilirsiniz ne kadar uzulmus olabilecegimi :( Bana bu konuda yardimci olabilirmisiniz. Simdiden cok tesekkurler. İyi seyirler...

zibirix dedi ki...

hakikaten yahu dayu, bul şu cikletlerden, ben de merak ettim!

Cemre Kabaş dedi ki...

Oral abi yazın o kadar içten olmuş ki gecenın bi vakti evde sakız aradım hala çiynemekteyim:)sende diyemedın mi kadına yumurtaların yerde ne işi vardı diye???lebon gum sakızı hala üretiliyormudur acaba bulursan bi kutu reca etcem:)saygılar ve sevgiler...

Adsız dedi ki...

KIZILTOPRAK ERENKÖY ARASINDA,BALİYÖ TRENİNDE İKİ YAŞLIYI BİRBİRİNE ÇENGELLİ İĞNEYLE TUTTURDUM DİYE BANA GÜLEN ADAMA BAKIN... ONCA YUMURTA... BEN,EN AZINDAN ONLARI KARI KOCA SANIYORDUM... SEN İYİ BİR İNSANSIN SENİ SEVİYORUM DOSTT...

Adsız dedi ki...

Lebon cikletinin içindeki kağıtta yazıkların masalı yazıyormuş. Masaldaki periye bir soru sorulmuş, o daha soruyu cevaplıyamadan yanlış bir hüküm verildiğini duyunca dili tutulmuş perinin ve kendisini açıklayamamış. Onun bu suskunluğunda hükmünün doğru olduğuna inanan diğer peri de ne başka soru sormuş nede artık bu periyi dinlemiş. Yazıklar masalı 40 gün 40 gece devam etmiş :(