15 Ocak 2007

Saray'da Bir Tavukgöğsü

Üniversite yıllarımın hemen başlarıydı. Taşradan geleli daha çok olmamıştı. Adını hatırlamadığım bir film için ders çıkışı okul arkadaşlarımla Bakırköy’den Taksim’in yolunu tutmuştuk. Bu şehrin en çok sevdiğim yerlerinden biri de İstiklal Caddesiydi. Gezmekle keşifleri bitecek gibi değildi buranın. Sizce de öyle değil mi? Hoş yıllar sonra Yazar Ahmet Ümit’in Beyoğlu Rapsodisi romanını okuduğumda da ne çok şey öğrenmiştim bu cadde hakkında.

Sinema biletlerimizi almış kalan zamanı değerlendirmek için arkadaşlarla Saray Muhallebicisi’ni seçmiştik. Belki inanmayacaksınız ama ilk kez böyle bir yere giriyordum. İçerisi kalabalıktı ama üst katta birkaç masanın birleştirilmesiyle güzel bir yer bulduk. Bembeyaz önlüğü ile çok da saygılı bir çalışan menüyü getirdiğinde öğrenci alışkanlığı ile olsa gerek hemen okumaya koyulmuştum. İlk kez bu kadar sütten yapılmış tatlı çeşidi görüyordum. Annem de aşure ve baklava açmanın dışında arada bir sütlü tatlı da yapardı ama tek bildiğim sütlaçtı. Elimdeki listede ise profiterol, kazandibi, keşkül, tavukgöğsü gibi envai çeşidi bir arada görünce doğrusu şaşırmıştım.

Taşradan geldiğimden beri şaşırmadığım bir gün geçmiyordu zaten. Kaldığım öğrenci yurdunda tanıştığım ekmek arası salam, genelde otobüs duraklarına yakın yerlerde gördüğüm tavuklu pilav, kokoreç, taze fındık, sosisli patates ve bunun gibi daha niceleri.

Sürü psikolojisiyle bende tavukgöğsü siparişi verdim. Herhalde buranın en güzel tatlısı olmalıydı. Küçük beyaz tabakta üzerine tarçın serpilmiş olarak gelen siparişimden bir kaşık aldım ve nefis bir tatla tanıştım. Hımm, gerçekten çok güzeldi. Sonra birden irkildim. O’da ne? Yediğim tatlının içinde küçük bir kıl gibi olan şeyler de ne? Çoğu bu şehrin yerlisi olan arkadaşlarıma sordum hemen. Nedense beni duyanları bir gülme krizi tutmuştu. Sonrasında tüm arkadaşlarım tatlılarını zor bitirmişlerdi.

Ne zaman Saray’ın önünden geçsem hepsini orada kahkahalar içinde görüyorum hala.

12 yorum:

Sem dedi ki...

Yazılarını keyifli okuyoruz, hatta bi sonraki ne zaman cikacak diye sabirsizlanmaya bile basliyoruz:)) aynı tatda devamlılığını dileriz.

Bu bahsettiğin tatlı gerçekten çok ilginç; yabancılara tavuktan da tatlı olabileceğini anlatana kadar akla karayı seçmişimdir hep. Bu yüzden hamsiden de tatlı olabileceği konusunun yanından bile geçmemişimdir. Bu arada tavuk göğsünün iki çeşiti vardır birisi sahicisi diğeride yalancısı. Ne şanslıymışsın ki herşeyin sahtesinin de bulunabileceği bu güzel şehirde ilk yediğin sahicisiymiş ve içinden küçük kıl gibi şeyler çıkmış:))

Adsız dedi ki...

yazını okuyunca benimde bu tür anılarım canlanıverdi bir anda, bende tavuk göğsüyle ilk üniversitede tanışmıştım, sonra profiterol, şinitzel hatta hamburgerlede.Galiba bu durum bizim jenerasyona ve bizim gibi ilk büyük şehir deneyimini üniversitede yaşaynalara ait bir duygu diye düşünüyorum.Yazıyorsun okuyoruz, mutlu oluyoruz, en güzelide bir çoğunda kendinden bişeyler buluyor insan, ne diyeyim kısacası yazmaya devam et emi...gülay

Adsız dedi ki...

Bu yazı beni üniversite yıllarımda okuldan daha çok vakit geçirdiğim ve hala çok sevdiğim, gezerken inanılmaz keyif aldığım Beyoğluna götürdü, ve tabi ki muhteşem Saray Muhallebicisi,

bu güzel yazıların devamını bekleyen biri olarak; insanın güzel anılarını bıraktığı yerlerden yıllar sonra geçerken tekrar hatırlamasının ve onları başarılı ve güzel bir şekilde yazıya dökmesinin son derece keyifli olduğunu düşünüyorum.

Adsız dedi ki...

tavuk gögsü haa :)) bayıldım anlatımına sanki bu anlatım içinde
hepimizden kısa kesitleri görür gibi oldum..yüreğine ve eline sağlık..

Ayfer

Adsız dedi ki...

Yazılarınızı büyük bir zevkle okuyorum.Sarayın tavuk göğsünü bende çok severim.O lezzette yapan yer yok.
İşin en güzeli hepimizi gençlik yıllarımıza götürüyorsunuz.Bunun için teşekkürler.
Neval

Sem dedi ki...

hayatın küçük ama tatlılı tesadüflerini bilirsin; dün de onlardan biri oldu. güzel yazını okuyup aklıma tavuk göğsü düşmüş bir halde eve gidipte buzdolabını açtımda beni bekleyen bir tavuk göğsü ile karşılaşınca çok şaşırdım çünkü bu tatlı evimizde ilk defa yapılıyordu. sanki yazını kutlamak istercesine diye geçirdim içinden:))

Unknown dedi ki...

Yazilarınızı okuduğumuzda,o damağımızda tadı kalan naif tutkuyu,samimiyeti kaçırmak olanaksız,zaten cazibeniz de bundan kaynaklanıyor.Elinize sağlık. Yurdanur Vardar
Le 16 Janvier 2007

Adsız dedi ki...

Yazılarınızı çok begeniyor ve takip ediyorum.Anlatım tarzınız çok akıcı ve bizden birşeyler var.

Saygılarımla,

Serap

Adsız dedi ki...

Canim tavuk gogsu cekti simdi :) agzimin suyu akti, herhalde yemeyeli 2 yili gecmistir, gecen Sem de yiyordu istahla, oh oh afiyet seker olsun....darisi birgun basima

Adsız dedi ki...

Hakiki tavuk göğsü tadında bir yazı olmuş elinize sağlık. Bir gün yapıp sizi de çağırayım bari:))

Cemre Kabaş dedi ki...

Bu kadar olur yani sen bu yazıyı yazmışsın bende o gün tavuk göğsü yapmıştım ama ben çok iyi beceremedim tabikii,muhallebiye benzedi neyseki sen kurtardın olayı millet senin yazıyı okuyunca benim tavuk göğsüne saldırdı ehehe:)

Adsız dedi ki...

bugun dalgalarla bogusup karsiya gectim; evet ben bir cesaret abidesi oldum bugun:) gemi kocaman bir dalgaya carpıp accaip korkunc sesler cikarinca da hayatim bir film seriti gibi gecti gozlerimin onunden, neleri yapamıyacağımı düşündüğüm an ise korkunçtu ve burda bahsetmek istemiyorum bunlardan. ama korkumu yanimdaki yeğen kişisine belli etmedim ve umarım kaptan seyir defterini yazmaktan ziyade yada güvertedeki güzel hatunlarla konuşmaktan ziyade dümeni kontrol ediyodur diye dua ettim.

neyse sağ selamet geçtim karşıya. eee bugün şansım gecmekten açılmiş, bu kadar çileden sonra kendimi saray'ın önünden gecerken buldum ve beni tatlımı tatlı bir sürpriz bekliyordu!! içerden yükselen kahkaha sesleri kulağımı doldurmaya başladı,) tabiki hemen başımı çevirip baktım kahkahaların sabibi gencecik kişilere ve kimleri gördum dersiniz?